Atatürk Köşesi

Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk´ün bu sayfada toplanmış olan öğüt niteliğindeki sözleri, Başbakanlık Basın-Yayın Genel Müdürlüğü Halkla İlişkiler Dairesi tarafından hazırlanıp, 1972 yılında yayımlanmış olan ´Türk Gencinin El Kitabı´ adlı eserden derlenmiştir.


CUMHURİYETİN ONUNCU YIL NUTKU

 

> Yurttaşlarım,

Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Türkiye Cumhuriyetidir.

Bundaki muvaffakatıyeti Türk Milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.  

Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir.

Geçen zamana nisbetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler yapacağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk Milletinin karakteri yüksektir. Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir. Çünkü, Türk Milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir ve çünkü, Türk Milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu mes´ale, müsbet ilimdir.

Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk Milletinin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür.

Türk Milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette hakikî huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.


VATAN SAVUNMASI


> Vatan mutlaka selâmet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktır. Çünkü kendi selâmetini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadet ve selâmeti için feda edebilen vatan evlâtları çoktur. (Nisan 1922)


CUMHURİYET


> Cumhuriyet fazilet ve ahlâka müstenit bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide müstenit bir idaredir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuskâr insanlar yetiştirir, sultanlık korkuya, tehdide müstenit olduğu için korkak, zelil, tembel, rezil insanlar yetiştirir. (15 Ekim 1925)

 

> Şuur daima ileriye ve yeniliğe götürür, dönüşsüz bir haslet olduğuna göre, Türkiye Cumhuriyeti halkı ileriye ve yeniliğe uzun adımlarla yürümeğe devam edecektir. (1 Eylül 1925)


MİLLET

 

> İlham ve kuvvet kaynağı milletin kendisidir. (1923)

 

> Biz çalışmamızda halkımızın yüceliğine, halkımızın azim ve imânına istinad ediyoruz. Muvaffakıyetin kaynağı bu iki kuvvettir. (Şubat 1922)

 

> Hayatımın bütün safhalarında olduğu gibi, son zamanların buhranları ve felâketleri arasında da, bir dakika geçmemiştir ki, her türlü huzur ve istiharatimi, her nev´i şahsi duygularımı, milletin selâmeti ve saadeti namına feda etmekten zevk duymayayım.

Dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan milletler arasında demokrat doğan yegâne millet Türklerdir. (1937)

 

> Millet her türlü iradesini hâkim kılmağa muktedirdir. (1919)

 

> Kudretsiz dimağlar, zayıf gözler, hakikatı kolay göremezler. O gibiler Büyük Türk Milletinin yüksek seviyesine nazaran geri adamlardır.

Fakat zaman bütün hakikatleri en geri olanlara dahi anlatacaktır. Milletimizi vehimlerden kendini kurtaracak hale getirmeye çok çalışalım. (1925)

 

> Türk Milletinin istikbali bugünkü evlâtlarının doğru görüşü ve yorulmak istidadında olmayan çalışmak azmiyle büyük ve parlak olacaktır.

Millet, muasır medeniyetin bütün milletlere temin ettiği hayat ve vasıtaları, esasta ve şekilde aynen ve tamamen gerçekleştirmeye katî karar vermiştir. Millet, yenilik ve ıslahat sahasında gösterdiği gayretlerin asırlardan beri olduğu gibi, türlü yalan ve dolanla biran bile durmasına müsaade etmemek azmindedir.

Millet, milletlerarası umumî mücadele sahasında hayat sebebi ve kuvvet sebebi olacak ilim ve vasıtanın ancak muasır medeniyette bulunabileceğini, sabit olmuş bir hakikat diye benimsemiştir.

Millet, saydığım değişiklikler ve inkilâpların tabiî ve zarurî icabı olarak umumî iradesinde ve bütün kanunlarında, ancak dünya ihtiyaçlarından mülhem ve ihtiyacın değişmesiyle değişip gelişmesi esas olan dünyevî bir idare zihniyetini hayat düsturu saymıştır. (1925)

 

> Millet sevgisi kadar büyük mükafât yoktur. İstiklâl Harbi´nde benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur, zannederim. Fakat bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim. Yapılanın hepsi milletin eseridir, dedim; aranacak olursa doğrusu budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için yapmamız lâzım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz; bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. İlmi çalışmalar da bunlar arasındadır. Beni seven arkadaşlarıma tavsiyem şudur: "Şahsınız için değil, fakat mensup olduğumuz millet için elbirliğiyle çalışalım, çalışmaların en yükseği budur." (1935)

 

> Bu büyük millet, arzu ve istidadının yönelmiş olduğu istikametleri göstermeye çalışan ve görebilen evlâdını daima takdir ve himaye etmiştir. (1926)

 

> Bilelim ki, kazandığımız muvaffakıyet milletin kuvvetlerini birleştirmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı muvaffakıyetleri, zaferleri ileride de kazanmak istiyorsak, aynı esasa dayanalım, aynı yolda yürüyelim. (1923)

 

> Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük bir gayeyi elde etmek için belli başlı vasıtadır. Gaye fikirdir. Zafer bir fikrin istihsal ve hizmet nisbetinde kıymet ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan zafer payidar olamaz. O boş bir gayrettir.

Bizi diğer medeni milletler arasında geri bıraktıran adlî, siyasî, iktisadi, ve mali zincirler kırılmıştır, parçalanmıştır... Bugüne kadar kazandığımız muvaffakıyet, bize ancak terakki ve medeniyete doğru bir yol açmıştır. Yoksa terakki ve medeniyete henüz ulaşılmış değildir.

Büyük davamız, en medeni ve müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu, yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde temelli bir inkilâp yapmış olan Büyük Türk Milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa bir zamanda kavramak için, fikir ve hareketi, beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu teşebbüsde, başarı ancak süreli bir planla ve rasyonel çalışmakla mümkün olabilir.

Benim Türk Milletine, Türk Cumhuriyetine, Türk´lüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir. Siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar edersiniz.

Bu sözler, bir ferdin değil, bir Türk Milleti duygusunun ifadesidir. Bunu, her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere durmadan tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milletinin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedi olduğunu göstermelidir.

Yüksek Türk... Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur. (12 Aralık 1935)

 

> Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. Bugünün gerçeklerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini sağlamaktır. O halde kadınlarımız bilgin olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim kademelerinden geçeceklerdir.

Milletimiz tek bir vücud gibi gösterdiği sarsılmaz bir birlik ve gayret sayesinde başarıya ulaşmıştır. (Ekim 1922)


HALKÇILIK

 

> Başarılı olmak için aydınlarla halkın düşünce ve gayesi arasında bir uygunluk olması gerekir. Yani aydınların halka telkin edeceği ülküler halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalı. Bir millete gideceği yolu gösterirken dünyanın her çeşit ilminden, buluşlarından, yükselmelerinden faydalanmalıdır. Fakat unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak mecburiyetindeyiz. (Hâkimiyeti Millîye, 26 Mart 1923)


MİLLÎ HÂKİMİYET

 

> Millî hâkimiyet öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkûmdurlar. (1 Eylül 1924)


MİLLİYETÇİLİK

 

> Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, herşeyden evvel Türkiye´nin istikbaline, kendi benliğine, millî an´anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. (1922)

 

> Bir fert için olduğu gibi, bir millet için de kudret ve kabiliyetini fiilî eseriyle gösterip ispat etmedikçe, itibar ve ehemmiyet beklemek beyhudedir. Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat olunmaz. İnsanlık, adalet, mürüvet icaplarını, bütün bu vasıfları haiz olduğunu gösterenler talep edebilir. (Nutuk)

 

> Başarılarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliğe karşı gelmek lâzımdır. (1930)

 

> Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. (1924)

 

İNKILÂP

 

> Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün mâna ve şekliyle olgun bir topluluk haline getirmektir, inkılâplarımızın esas gayesi budur. Bu hakikati kabul edemeyen zihniyetleri perişan etmek zaruridir.

Şimdiye kadar milletin dimağını paslandıran, uyuşturan ve bu temennide bulunanlar olmuştur. Herhalde zihinlerde mevcut bütün hurafeler tamamen atılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça dimağa hakikat nurlarını aşılamak imkânsızdır. (1 Eylül 1925)


DEMOKRASİ VE HÜRRİYET

 

> Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasî bir fikre malik olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.

Vicdan hürriyeti, mutlak ve taarruz edilemez, ferdin tabiî haklarının en mühimlerinden tanınmalıdır.

Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihlâl vardır. Her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir.

Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir.


İSTİKLÂL (BAĞIMSIZLIK)

 

> Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye liyakat kazanamaz. (Nutuk)


İÇ VE DIŞ POLİTİKA

 

> İlerlemek yolunda vukubulacak her mühim teşebbüsün, kendine göre mühim mahzurları vardır. Bu mahzurların asgarî hadde indirilmesi için tedbirlerde ve teşebbüslerde kusur etmemek lâzımdır. (Nutuk)

 

> Dürüst ve açık olan dış siyasetimiz bilhassa sulh fikrine dayanır. Milletlerarası herhangi bir meselemizi sulh vasıtasıyle halletmeyi aramak bizim menfaat ve zihniyetimize uyan bir yoldur. Bu yol dışında bir teklif karşısında kalmamak içindir ki, emniyet prensibine ve onun vasıtalarına çok ehemmiyet veriyoruz.

Dünya sulhü içinde insanlığın hakikî saadeti, ancak bu yüksek ideal yolcularının çoğalmasıyle mümkün olacaktır.

Eğer devamlı sulh isteniyorsa, kitlelerin durumunu iyileştirecek uluslararası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın tümünün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir.

Sulh milletleri refaha ve saadete eriştiren en iyi yoldur. Fakat bu bir defa ele geçirilince, daimi bir ihtimam ve itina ve her milletin ayrı ayrı hazırlığını ister.


EĞİTİM

 

> Okullarda öğretme vazifesinin güvenilir ellere teslimi, memleket evlâtlarının o vazifeyi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak bilgili ve saygı değer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini temin için öğretmenlik diğer yüksek meslekler gibi tedricen ilerlemeye ve herhalde refah teminine müsait bir meslek haline konulmalıdır. Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve saygı değer uzuvlarıdır. (1923)

 

> Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir. (5 Şubat 1933)

 

> Millî ahlâkımız, medenî esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve takviye olunmalıdır. Bu çok mühimdir. Bilhassa dikkatinizi çekerim. Tehdit esasına dayanan ahlâk, bir fazilet olmadıktan başka, itimada lâyık değildir. (1925)

 

> Yeni Türkiye´nin birkaç seneye sığdırdığı askerî, siyasî, idarî inkılâplar çok büyük, çok mühimdir. Bu inkılâplar, sizin muhterem öğretmenler, sizin içtimaî ve fikrî inkılâptaki muvaffakıyetlerinizle teyid olunacaktır. Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller ister. (1925)

 

> Öğretmenler, Cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizlerin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip olacaktır.

 

> Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, mürebbiden mahrum bir millet, henüz bir millet namını almak istidadını kesbetmemiştir.

 

DİN VE LÂİKLİK


> Herşeyden evvel maneviyatın, kalp ve vicdan kuvvetinin yüksek tutulması şarttır.


KADIN

 

> Anaların bugünkü evlâtlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

 

> İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçası ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerliyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

 

> Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletkâr ve en ağır kadını olmalıdır. Milletin menbaı, hayat-ı içtimaînin esası olan kadın, ancak faziletkâr olursa vazifesini ifa edebilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır. Burada Fikret Merhumun cümlece malûm olan bir sözünü hatırlatırım: "Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer." (1925)


GENÇLİK

 

> Gençler, siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli sembolü olacaksınız. (30 Ağustos 1924)

 

> Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmiyeceksin; hiç kimseyi aldatmıyacaksın; memleket için hakikî mefkûre ne ise onu görecek, hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır; herkes seni yolunda çevirmeye çalışacaktır; fakat sen buna mütehammil olacaksın; önüne nihayetsiz mânialar yığacaklardır. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telâkki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine kani olarak bu mâniaları aşacaksın. Bundan sonra da sana büyük derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin. (1929)

 

> Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabiî bir haldir. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevî bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.

Sizler, yani yeni Türkiye´nin genç evlâtları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.


BİLİM


> Dünyada herşey için, maddiyat için, maneviyat için, en hakikî mürşit ilimdir, fendir, ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delâlettir.

Yalnız ilim ve fennin yaşadığımız çağda gelişmesini idrak etmek ve ilerlemesini zamanında izlemek şarttır. (Eylül 1925)


KÜLTÜR

 

> Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mâna çıkarmak, ders almak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir. (1936)

 

> Şimdiye kadar takibolunan tahsil ve terbiye usüllerinin milletimizin gerilemesinde en mühim etken olduğu kanaatindeyim. Onun için millî terbiye programından bahsederken eski devrin hurafatından ve yaradılışımızla hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, Doğudan ve Batıdan gelen tesirlerden tamamen uzak millî seciye ve tarihimizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dâvamızın inkişafı ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir. Lâlettayin bir yabancı kültürü şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin neticelerini tekrar ettirebilir. Kültür zeminle mütenasiptir. O zemin milletin seciyesidir. (15 Temmuz 1921)

 

> Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.

 

> Dünyanın belli başlı milletlerini esaretten kurtararak, hâkimiyetlerine kavuşturan büyük fikir cereyanları; köhne müesseselere ümit bağlayanların, çürümüş idare usüllerinde kurtuluş kuvveti arayanların amansız düşmanıdır. (1923)

 

> Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastedmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikatı bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikatı gören hakikî âlimler çıkabilir. (22 Mart 1923)

 

DİL

 

> Millî duygu ile dil arasındaki bağ, çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duyguların gelişmesinde başlıca etkendir. Ülkesini, bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.



DEĞİŞİK KONULAR

 

> Hakikatı konuşmaktan korkmayınız. (1926)

 

> Vaziyeti muhakeme ederken ve tedbir düşünürken; acı da olsa, hakikatı görmekten biran geri kalmamak lâzımdır. Kendimizi ve birbirimizi aldatmak için lüzum ve mecburiyet yoktur. (1927)

 

> Bilirsiniz ki, hayat demek, mücadele demektir. Hayatta muvaffakıyet, mutlaka mücadelede muvaffakıyetle mümkündür. Bu da mânen ve maddeten kuvvete, kudrete, dayanır bir keyfiyettir. Bir de insanların meşgul olduğu bütün meseleler, karşılaştığı bütün tehlikeler, kazandığı bütün muvaffakıyetler, ma´şerî, umumî bir mücadelenin dalgaları içinde doğagelmiştir.   Devlet ve fert birbirinin muarızı değil birbirinin tamamlayıcısıdır.

İlmen, mutlak mânasiyle ve tamamiyle birbirine benzer iki hükümet yoktur ve olamaz. Hükümetin bünyesi, sosyal toplulukla mütenasiptir. Biz kendi benliğimiz içinde ve kendi mizaç ve tabiatımızla terakki ediyoruz ve edeceğiz. (1921)  

 

> Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur. (1921)



Yazdır

Paylaş Facebook  Paylaş twitter  Paylaş google  Paylaş linkedin



  Beğen | 0  kişi beğendi